Kendini “Çeviren” Bir Osmanlı Mütercimi: Murad Bey ve Tesviyetü’t-Teveccüh ilel-Hakk Eseri
Anahtar Kelimeler:
Çeviri Tarihi Yazımı- Öz-çeviri- Din ve Çeviri- Osmanlı Mütercimleri- Tercüman Murad Bey (Balázs Somlyai)- Avrupa’da Hristiyanlar ve Müslümanlar Arasındaki İlişkilerÖz
On altıncı yüzyıl Osmanlı tercümanı Murad bin Abdullah (1509 – yak. 1585), ilk bakışta, savaş esiri olarak Osmanlı topraklarına getirildikten sonra, köle olarak maruz kaldıkları muameleden kurtulmak için İslam’ı seçenlerden biri gibi görünebilir. Ancak, burada çeviri tarihi perspektifinden inceleyeceğim Tesviyetü’t-teveccüh ilel-Hakk [Yüzünü Allah’a Çevirmek/Doğrultmak] adlı uzun risalesi, Murad Bey’in İslam’a karşı tutumunun daha samimi olabileceğine işaret etmektedir. Tesviye, yayımlanmamış ve dolayısıyla nispeten bilinmeyen, Osmanlı Türkçesi ve Latince olmak üzere iki dilli bir metindir. Adından da anlaşılacağı üzere, bir yandan ilmihal kitaplarını, diğer yandan ben-anlatısı olarak Augustinus’un Confessiones’iyle başlayan itikatname literatürünü hatırlatan teolojik nitelikte bir eserdir, ancak İslam’ı Hristiyanlıkla karşılaştırarak ele alıyor ve büyük ölçüde tasavvuftan etkilenmiş bir bakış açısını yansıtıyor olması itibarıyla da benzerlerinden ayrılır. Eserin, asıl adı Balázs Somlyai olan yazarı Murad Bey, Macaristan ya da Erdel kökenli bir savaş esiridir ve gençliğinde Osmanlı başkentine getirilmiş, daha sonra orada İslam’ı seçmiş ve eserin sonundaki otobiyografik bölümün bize bildirdiği üzere sarayın baş Latince tercümanı olmuştur. Risale, İslam ve Hristiyanlığın farklı dönemlerdeki alımlanışına ilişkin genel bilgilerin yanı sıra, Osmanlı devletinde o zamanlar yeni şekillenmekte olan Sünni ortodoksi ve dönemin Avrupa’sındaki dinî bölünmeyle ilgili çağdaş ve benzersiz bir bakış açısı sunması bakımından tarihsel anlamda büyük öneme sahiptir. Dahası, Murad Bey Osmanlı bürokrasisindeki elitlerin yozlaşmasına karşı, mühtedi olması itibarıyla beklenmedik keskinlikte bir eleştiri ortaya koyar. Eser 1557’de tamamlanmış ve Avrupalılar tarafından geniş çapta okunmasını bekleyen yazarın kendisi tarafından on yıl sonra Latinceye çevrilmiştir, ancak eser sadece bilinen üç el yazmasıyla günümüze ulaştığı için yazarın bu beklentisi gerçekleşmemiş gibi görünmektedir (bunlardan birinde Türkçe orijinal metin ve Latince çevirisinin tamamı, birinde iki dilli metnin eksik bir müsveddesi, diğerinde ise sadece orijinal metin bulunmaktadır). Risalenin hazırlamakta olduğum açımlamalı İngilizce çevirisiyle ilgili çalışmama dayanan bu yazıda, Tesviye’yi çeviri tarihi açısından, özellikle Latince çeviriden ve kaynak metinden pasajları yakın okuma suretiyle inceleyerek ele alacağım.