Emanuel Karasu’nun İtalyan Olmasının Öyküsü: Osmanlı İmparatorluğu’nda Egemenliğin Sınırları, Tabiiyet Meseleleri ve bir Biyografi
Anahtar Kelimeler:
Emanuel Karasu- Jön Türkler- tabiiyet kanunu- kapitülasyonlar- işgal altında İstanbulÖz
Sefarad Yahudisi bir aileye mensup olan Emmanuel Carasso (Türkçeleştirilmiş haliyle Emanuel Karasu) (1863-1934) Selanikli bir avukat iken, İtalyan Grande Oriente adlı büyük mason locasının Macedonia Risorta isimli yerel bir şubesinin Selanik’te kurulmasına ön ayak olmuştur. Selanik’teki bu yerel şube, kapitülasyonlardan ötürü üyelerine sağladığı gizlilik kılıfı sayesinde Jön Türklerin de üye olduğu bir yapıya dönüştü ve 1908 Jön Türk Devrimi’nin merkezlerinden biri haline geldi. Bu tarihsel süreçte önemli rol oynayan Karasu da devrim sonrası Osmanlı tabiiyetine geçerek ilk önce Selanik ve sonrasında ise İstanbul mebusu olarak Meclis-i Mebusan’da görev yapmaya başlayacaktır. 31 Mart Vakası sonrasında II. Abdülhamid’in hal’edilmesine karar verilince bu haberi devrik sultana bildiren dörtlü heyette Karasu’nun da yer alması, onun siyasi kariyerindeki en meşhur olaylardan birisi olmuştur. İlerleyen yıllarda İttihat ve Terakki Cemiyeti içindeki güçlü pozisyonunu kullanarak Birinci Dünya Savaşı sırasında oldukça zenginleşmesi, isminin harp ekonomisinin kötü taraflarıyla da anılmaya başlanmasına sebep olmuştur. Savaş sonrasında başkenti terk eden birçok üst düzey İttihatçının aksine Karasu İstanbul’da kalmayı tercih etmiş ve savaş sırasındaki icraatlarıyla ilintili birçok davadan yargılanmaya başlanmıştır. Bu bağlamda Karasu İtalyan tabiiyetine geçiş başvurusu yapmıştır. Bu başvuru üzerine kurgulanan bu çalışma Karasu’nun biyografisini siyasi nüfuz, sermaye ilişkileri ve dış dokunulmazlık imtiyazları çerçevesinde inceleyecektir. Osmanlı arşiv kaynakları kullanılarak Karasu’nun savaş sonrası faaliyetleri araştırılırken, işgal altındaki İstanbul’da hukukun nasıl işlediği gibi konulara odaklanılarak, yüksek komiserliklerin Osmanlı makamlarıyla tabiiyet değişimi gibi meseleler bağlamında geliştirdikleri ilişkiler üzerinde durulacak ve bu gelişmelerin Osmanlı sonrası döneme geçiş hakkında bizlere neler söylediği irdelenecektir.